Siddhartha

ffiğffiffi&Ğ&ruru KĞffiffiffiffi SIDDHARTHA ? @N ALMANCA AsLINDAN çnvinnx rcAııuıtıRAN şİner Sevgili ve saygrdeğer

Views 76 Downloads 7 File size 9MB

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD FILE

Recommend stories

Citation preview

ffiğffiffi&Ğ&ruru KĞffiffiffiffi

SIDDHARTHA ?

@N

ALMANCA AsLINDAN çnvinnx

rcAııuıtıRAN şİner

Sevgili ve saygrdeğer Romain Rolland! Düşün yaşamrnda krsa süre önce baş gösteren trknefesliliği anslzln benim de yaşamaya başladrğrm, uluslarüstü yükümlülüklere karşı oıtak inapçla yabancr kıyılardan birbirimize el uzattrğımız 1914 sonbaharrndan beri, size olan sevgimin bir nişanesini, aynr zamanda çalışmalarrmdan bir örneği tarafin|za sunma, düşünce dünyamın kapısrndan içeri bir göz atabilmenizi sağlama isteğini duydum sürekli. Henüz tamamlanmamlş olan bu Hint masalrnın ilk bölümünü size ithaf etmeme izin veriniz lütfen. Her-manıı Hesse

Birinci Bölüm

Brahmanln OğLu Evin gölgesinde, rrmak kıyısının güneşli, sanclallar arasrnda, söğütlerin, incir ağacrnın gölgesinde arkadaşr Brahman oğlu Govinda'yla birlikte büyüdü Siddhartha, Brahmanrn yakışıklr oğlu, yawu şahin. Işıl ışıl omuzlarrnı güneş yakıp kararttı rrmak kıyısında, yrkanırken, kutsal suyla arrnrrken, kutsal kurban törenlerinde. Siyah gözlerinin içine gölgeler .yürüdü mango koruluğunda, oğlan çocuklarrnln oyunlarrnda, annesinin şarkrlarrnda, kutsal kurban törenlerinde, bilgin babasından aldığı derslerde, bilge kişilerin söyleşilerinde. Hanidir bilgelerin söyleşilerine katılıyordu Siddhartha, Govinda'yla söyleşi sanatrnr talim ediyor, Govinda'yla meditasyon konusunda alıştırmalar yapıyordu. Şimdiden öğrenmişti Om'u, bu sözler sözünü sessiz.ce söylemeyi, her nefes alışta onu sessizce kendi içine, her nefes verişte sessizce kendi dışında konuşmayı, bütün ruhuyla, alnr berrak bir zihnin parlaklığıyla çewilmiş. Varlığının derinliklerinde Atman'r duymayı şimdiden öğrenmişti, yok edilmez, ewenle kaynaşmrş Atman'r. Oğlunu,, bu zeki, bu bilip öğrenmeye susamlş delikanlıyı gördiikçe krvancrndan yerinde duramr11

yordu babasr, ona geleceğin büyük bir bilge kişisi ve rahibi gözüyle bakıyordu, Brahmanlar arasında bir prens görüyordu onda. Annesinin yüreği sonsuz bir sevinçle çarpıyordu

onu gördükçe, yürürken, otururken ve kalkarken gördükçe onu, güçlü kuwetli, yakrşrklr, ince ve uzun bacakları üzerinde yürüyen, görgü kurallarına tam bir uygunluk içinde kendisini selamlayan Sidd-

hartha'yı. Işı1 ışıl alnı, krallara özgu gözle.ri, dar kalçalarıyla Siddhartha kentin sokaklarından geçerken, genç Brahman krzlarr sevgiyle göğüs geçiriyordu. Ama onu herkesten çok Govinda, arkadaşr, Brahman oğlu Govinda seviyordu. Siddhartha'nrn gözlerini ve yumuşak sesini seviyor, onun yürüyüşünü ve hareketlerindeki kusursuz inceliği seviyor, o ne yapar, ne söylerse hepsini seviyordu ve en çok da aklınr, zekAsrnr seviyordu onun, seçkin ve ateşli düşüncelerini, kor gibi yanan iradesini, yüce misyonunu seviyordu. Biliyordu Govinda: Sıradan bir Brahman olmayacaktı Siddhartha, kurban törenlerinde hizmet eden miskin biri, açgözlü bir büyü taciri, kendini beğenmiş kof bir söz ustası, kötü kalpli ve sinsi bir rahip, kalabalrğın oluşturduğu sürüde kimseye zaratl olmayan aptal bir koyun olmayacaktı. Hayrr. Sonra kendisinin de, Govinda'nrn da niyeti yoktu böyle biri, binlerce Brahmandan biri olmaya. Dostunun peşinden ayrılmayacaktr, sevgili dostu Siddhartha'nın, bu görkemli kişinin. Baktı ki Siddhartha günün birinde bir tanrı oldu, o nurlu kişilerin araslna karrştr, peşinden gidecekti dostu olarak, eşlikçisi, bir hizmetkArr, mrzrak taşryıcısr olarak, gölgesi olarak onun. Böylece herkes seviyordu Siddhartha'yr. Onu görmek herkese haz veriyor, herkesin gönlünü şenlendiriyordu. I2

Ama o, Siddhartha, hazdan ve neşeden uzak yaşıyordu. İncir bahçesinin pembe yollarında gezinen, meditasyon koruluğunun mavi gölgesinde oturan, her gün günahlardan arrnma saatinde kollarını ve bacaklarrnr kutsal suyla yıkayan, koyu gölgeli mango ormanrnda tanrrlara sungular sunan, davranrşlarr kusursuz denecek kadar zarif, herkes tarafindan sevilen, herkesin neşesi Siddhartha'nın yüreğinde neşe barrnmryordu. Düşler geliyordu ona ve dur durak bilmeyen düşünceler geliyordu rrmağrn suyundan akarak, gecenin yıldızlarrndan ışıldayarak, güneşin rşınlarrndan eritilerek. Düşler geliyordu ona ve ruh tedirginliği geliyordu tannlara sunulan sungurlardan tüterek, Rıgueda dizelerinden eserek, yaşlı Brahmanlarrn derslerinden damla damla srzarak. Siddhartha, içinde bir hoşnutsuzluk beslemeye başlamıştı. Ve hissetmeye başlamıştı ki, babas],nrn sevgisi, annesinin sevgisi, ayrrca dostu Govinda'nrn sevgisi onu her zamanmutlu kılamayacaktr, açlığını gideremeyecek, karnrnr doyuramayacak, ona yetmeyecekti. Saygıdeğer babası ve öbür öğretmenleri, bilge Brahmanlar bilgeliklerinin en büyük ve önemli kısmını kendisine sunmuş, kendi feyizlerini onun beklenti içindeki testisine akıtmışlardr ama Siddhartha testinin bir türlü dolmadığrnr, aklının bu kadarla yetinmek istemediğini, ruhunun dinginliğe kavuşup gönlündeki açlık ve susuzluğun giderilemediğini sezmeye başlamıştı. Kutsal suyla yıkanmak iyi, güzeldi ama suydu yıkanılan nihayet ve su günahlardan arrndrrmryordu, manevi susuzluğu dindirmiyoı yürekteki srkıntıyı silip atamryordu. Tanrrlara sunulan sungulara ve yalvarıp yakarmalara söz yoktu, ama bu kadarcık mrydı hepsi? Sungular mutluluk getiriyor muydu? Sonra, bu tanrrlarda 13

durum nasıldı? Gerçekten Prajapati mi yaratmrştı dünyayı? Atman değil miydi yaratan, Atman, o, biricik varlık, evrende tek varlrk? Tanrrlarr da birer yaratık değil miydi, benim ve senin gibi yaratrlmrş, zamana bağımlı, ölümlü yaratıklar? Eğer böyleyse durum, iyi bir şey mi, doğru bir şey miydi, anlamlı ve en yüce dawanrş mıydı tanrrlara kurbanlar sunmak? Atman'dan, bu biricik varlıktan başkasrna kurbanlar sunulabilir, başkasrna taprnrlabilir miydi o zaman? Ve nerede bulunabilirdi Atman, yeri yurdu neresi olabiliı ezeli ve ebedi kalbi nerede çarpabilirdi insanın kendi Ben'inden, kendi özünden, herkesin kendi içinde taşıdığı o yok edilmezden başka? Peki, neredeydi bu Ben, bu öz, bu en son nesne? Et değil bu, kemik değildi, düşünme değil, bilinç değildi, böyle diyordu bilgelerin bilgeleri. Nerede, peki neredeydi o zarr,an? Oraya kadaç Ben'e, bana, Atman'a kadar sokulabilmek için, aramaya değer bir başka yol var mıydı? Yazrk, kimse çıkıp gösteremiyordu bu yolu, kimse onu bilmiyordu, ne babası biliyoı ne öğretmenler biliyoı ne de sungu törenlerinde söylenen ilahiler biliyordu. Bilmedikleri şey yoktu Brahmanlarrn ve kutsal kitaplarlnın, her şeyi biliyorlardı, her şeyle, en çok da dünyanın yaradrlrşr, sözün, yemeğin, nefes almanrn, nefes vermenin doğuşuyla, duyularrn düzenlenişi ve tanrrlarrn işleriyle ilgilenmişlerdi -sonsuz denecek kadar çok şey biliyorlardl- ama bir şeyi, o biricik şeyi, o en önemli, o tek önemli şeyi bilmedikten sonra neye yarardı bu? Doğru, kutsal kitaplardaki, özellikle Samaueda Upanişad'larrndaki pek çok dizede bu özün, bu en son nesnenin sözü ediliyordu. Ve "Senin ruhun bütün dünyadrr," diye yazıyordu bu görkemli dizelerde. Ayrıca uyurken, derin uykudayken insanrn kendi özüyle buluştuğu ve Atman da var olduğu yazuI4

yordu. Olağanüstü bir bilgelik içermekteydi bu dizeler, en yüce bilgilerin tüm bilgisi bu dizelerde sihirli sözler halinde bir araya toplanmrştr, arrlarrn topladığı bal kadar saf ve temiz. Hayır, bilge Brahmanlarrn sayrsız kuşaklannca devşirilip bu dizelerde saklanffiış, akla durgunluk verecek kadar zengin bilgiler küçümsenecek sibi değildi. Ama neredeydi o Brahmanlar, neredeydi o rahipler, o bilgeler ya da tövbekArlar, bu alabildiğine derin bilgileri bilmekle kalmaylp yaşamış"olanlar? Neredeydi o bilge kişi ki, Atman'da sılaya kavuşmuşluğu sihirli bir güçle uykudan uyanıklık ha]ine aktarabilmiş, yaşamm, atrlan lrer adrmrn, söylenen her sözün, işlenen her işin içine çekip almayı başarmrş olsun? Babasr, bu saf ve temiz, bu bilgin, bu son derece saygıdeğer kişi başta